Merhaba sinema avcıları! Bu blog yazısında, usta yönetmen Guillermo del Toro'nun 2025 tarihli epik yapımı Frankenstein ile karşınızdayız. Mary Shelley’in 1818’de kaleme aldığı Frankenstein; ya da Modern Prometheus adlı ölümsüz eseri, del Toro’nun elinde adeta yeniden hayat buluyor. Bu gotik horror/drama/bilimkurgu, sadece bir uyarlama değil; sinematik bir şaheser. Ve bu yıl ilk kez, bir filme 10 üzerinden 10 puan veriyorum.
Frankenstein (2025) Konusu: Yaratan ve Yarattığının Trajik Dansı
Film, Dr. Victor Frankenstein'ın (Oscar Isaac) ölüme meydan okuyan, kendini beğenmiş bir bilim insanı olarak, bir canlı yaratma takıntısının ve bu canavarımsı deneyimin onu ve trajik yaratığını nasıl mahvettiğinin hikayesini anlatıyor. Elizabeth (Mia Goth) gibi karakterlerin yardımları ve Heinrich Harlander'ın (Christoph Waltz) uyarıları eşliğinde, doğaya meydan okumanın tehlikeli sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Yaratık (Jacob Elordi) ise dünyayı keşfederken, insanlığın kendisini sorgulatan yürek parçalayıcı bağlar kuruyor.
Filmin Yapısı ve Duygusal Derinliği
Film, duygusal ve felsefi derinliği katman katman inşa eden belirgin bölümlerle ilerliyor:
- Buzul Bir Başlangıç: Film, bir gemiyi ve Victor'u hedef alan "bir canavar"ın saldırısıyla başlar. Bu dondurucu, görsel olarak muhteşem açılış, sizi olayın tam merkezine atar ve sonuna kadar ekrana kilitler.
- Victor'un İtirafı: İkinci bölüm, Victor'un çocukluğundan, annesinin ölümünün yarattığı travmadan, takıntılı çalışmalarına ve nihayetinde Yaratık'ı hayata döndürdüğü o anı anlattığı bir geri dönüşe dönüşür.
- Yaratık'ın Hikayesi: Üçüncü bölüm, etkileyici bir şekilde perspektifi değiştirir ve Yaratık'ın kendi acılı yolculuğunu dinleriz: Kendini keşfi, yalnızlığı, insanlıkla karşılaşmaları ve kör bir adamla kurduğu samimi bağ, "gerçek canavarın kim olduğu" sorusunu zihninize kazır.
- Trajik Final: Son bölüm, yaratan ve yaratılanı karşılıklı bir çöküşte birleştiren, dokunaklı ve derin bir çözümleme sunar. Sahneler bittikten sonra bile üzerinde düşündüren, unutulmaz bir final.
Neden Bu Film Bir Başyapıt? Görsel ve Felsefi Zenginlik
Görsel Bir Şölen: Del Toro, dijital efektleri minimumda tutup pratik efektler, geleneksel makyaj, protezler ve in-kamera tekniklere yönelerek gotik dünyayı hayata geçirdi. Buzul manzaralardan aristokrat evlerine, kanlı laboratuvar sahnelerinden Yaratık'ın dokunaklı aile hikayesine kadar her kare, elle tutulur, otantik bir his veriyor.
- Felsefi Derinlik: Film, izleyiciyi yaşam ve ölüm üzerine derin bir sorgulamaya davet ediyor. Victor'un babasına verdiği, "Ben yeneceğim. Ölümü yeneceğim," cevabı, onun Tanrı'yla olan savaşının ve ölüme meydan okuyuşunun temelini oluşturur. Yaratık'ın, "Her insan için tüm acıların tek çaresi vardı: Ölüm," ve "Ölüm, senin de bana esirgediğin bir hediye," sözleri ise trajediyi ve yalnızlığı o kadar güçlü anlatıyor ki, gerçek canavarın kim olduğunu sorgulatıyor.
- Modern Prometheus Göndermesi: Heinrich Harlander'ın, "Ateşini kontrol altında tutabilecek misin, Prometheus? Yoksa onu insanlara ulaştırmadan önce kendi ellerini mi yakacaksın?" uyarısı, filmi Mary Shelley'nin alt başlığıyla mükemmel bir şekilde buluşturuyor.
- Olağanüstü Oyuncu Kadrosu: Oscar Isaac, Victor'un takıntılı dehasını mükemmel yansıtırken, Jacob Elordi, Yaratık'ın naifliğini, acısını ve öfkesini kelimelere ihtiyaç duymadan, bakışları ve bedeniyle aktarıyor. Bu performans, sinema tarihindeki en unutulmaz Yaratık portrelerinden birini yaratıyor.
Seyirci ve Eleştirmen Görüşleri
Film, hem eleştirmenler hem de izleyicilerden büyük övgü aldı. IMDb'de 2 günde 36.000 oyla 7.7/10 ve Rotten Tomatoes'ta %85 eleştirmen ile muazzam bir %95 seyirci puanına ulaştı. 120 milyon dolarlık bütçesiyle sınırlı sinema gösteriminin ardından Netflix'te izleyiciyle buluşan film, del Toro'nun vizyoner anlatımının bir zaferi olarak nitelendiriliyor.
Sonuç: Bu Film Neden İzlenmeli?
Frankenstein, sadece bir korku ya da bilimkurgu filmi değil; insanlık, yalnızlık, yaratılış ve sorumluluk üzerine derinlemesine düşündüren, görsel bir şiirdir. Del Toro, pratik efektlerle yarattığı bu dokunaklı dünyada, klasik bir hikayeyi hem sadık kalarak hem de tazelik katmayı başarıyor.
Eğer siz de sadece "izlenen" değil, "hissedilen" ve "düşündüren" filmler arıyorsanız, bu modern klasik, 2025'in en iyi filmlerinden biri olarak karşınızda. Kitabı okumamış olanlar için mükemmel bir başlangıç, okumuş olanlar içinse hayallerindeki uyarlamayı bulma şansı.
Peki ya siz? Frankenstein'ı izlediniz mi? Hangi sahne veya söz sizi en çok etkiledi? Yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın! Ayrıca, bu tarz gotik, korku veya felsefi temalı başka hangi filmleri önerirsiniz? Bir sonraki avımız için önerilerinizi bekliyorum



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder