Sinema, günümüzde en popüler sanat dallarının başında geliyor. Herkes öyle ya da böyle bir şeyler izliyor. Ancak bazen yeni çıkan bir film bir defa “tüketilince” bir daha kimse izlemiyor ve unutulup gidiyor. Ancak sinema sektörünün öyle filmleri de vardır ki yıllar geçmesine rağmen halen tekrar tekrar izlenebilecek ve hatta izlemeyenlerin de mutlaka izlemesi gereken yapımlardır.
Tüm zamanların en iyi filmleri ile ilgili bir liste yapmak gerçekten zordur. Tabii ben bu listeye kendimin en sevdiği, beğendiği, defalarca izlediği ve herkesin izlemesini tavsiye ettiğim filmler ile başlayacağım. Aslında liste ne kadar uzun olursa “tüm zamanların en iyi filmlerini” daha eksiksiz sıralama imkânı elde ederiz.
Ancak bu ilk listeye sadece bir avuç “en iyi film” ile başlayacağım. İmkân buldukça da listenin devamını yapmaya çalışacağım. Sözü çok uzatmadan “tüm zamanların en iyi filmleri”nden oluşan küçük bir listeyi sunuyorum:
1 - Baba (The Godfather - 1972)
“Tüm zamanların en iyi filmleri” listelerinde bana göre olması gereken ilk film yönetmen Francis Ford Coppola’nın Baba (The Godfather - 1972) filmidir. Film aynı zamanda oyuncu kadrosundaki Marlon Brando ve Al Pacino isimleri ile de efsaneleşmiştir. Tabii bu filmi söyleyince mutlaka devam filmi Baba 2 (The Godfather: Part II - 1974) filmini de hatırlatmak lazım. Bu filmlerle ilgili çok uzun anlatıma gerek yok, tek söylenmesi gereken; “Eğer halen bu filmleri izlemediyseniz bir an önce izleyin!” olacaktır. Tabii bir de filmin müziğini de hatırlatmak lazım. Filmin kendi ününü aşan bir de müziği var.
2 - Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption - 1994)
Bu filmi kaç defa izlediğimi bile bilemiyorum ama her izlediğimde büyülenmişçesine mutlaka ekrana bağlanırım. Sakin seyri, anlatımı, olayların akışı ve tabii anlattığı hikâye ile dört dörtlük diyebileceğiniz filmlerdendir. Filmin verdiği en büyük mesaj ise sabırdır. Bir insanın sabrının sınırları ne kadardır bilemem ama oyuncu Tim Robbins’in canlandırdığı ana karakterin sabrı takdire şayandır. Tabii sonunda istediğini de elde eder. Filmden çıkarılabilecek diğer bir önemli konu da arkadaşlıktır. Yönetmenliğini Frank Darabont’ın yaptığı filmdeki diğer bir ünlü isim ise Morgan Freeman’dır.
3 - Ucuz Roman (Pulp Fiction - 1994)
Yönetmen Quentin Tarantino’nun Ucuz Roman (Pulp Fiction - 1994) filmi hem yönetmenine ün getiren hem de kısa sürede kült filmler arasına giren yapımlardan biridir. Suç ve gerilim türü olan filmin oyuncu kadrosu da dikkat çekiyor: John Travolta, Samuel L. Jackson, Uma Thurman ve Bruce Willis. Filmdeki argo konuşmalar, suç ve şiddet sahnelerinden dolayı belirli yaşın altındakilerin (25-30 yaşın üzerindekiler izlesin) izlemesini tavsiye etmiyorum.
4 - Yıldız Savaşları: İmparator (Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back - 1980)
Yıldız Savaşları (Star Wars) serisinin serüveni 1977’de başlarken, şimdiye kadar sinema alanında bir efsaneye dönüşmüştür. Son vizyona giren filmler ve daha yapılacaklar ile bu seri daha da uzadı. Şahsen benim sevdiklerim arasında yer almasa da dünya genelinde adından çok söz ettiren filmlerden biridir. Peki serinin en iyi filmi hangisidir diye kısa bir araştırma yapınca da Irvin Kershner’in yönettiği ve serinin yapım sırasında ikinci filmi olan Yıldız Savaşları: İmparator (Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back - 1980) ismi ile karşılaştım.
5 - Matrix (The Matrix - 1999)
Wachowski kardeşlerin (Lana Wachowski, Lilly Wachowski) hem yönetmenliğini yaptığı hem de senaryosunu yazdığı Matrix (The Matrix - 1999) ise izleyicide yaşadığı dünyayı sorgulamaya yol açan bir bakış açısı ortaya çıkarıyor. Matrix filmi ile birlikte filmin ortaya koyduğu felsefe de çok konuşuldu ve hatta bunun üzerine kitaplar yazıldı. Ya biz de gerçekten Matrix gibi bir rüyada yaşıyorsak. Dünyamızdaki her şeyimiz bir kandırmacaysa? Bütün bu felsefi yönüyle birlikte filmde oyuncu Keanu Reeves, dövüş sahneleri hele o ünlü kurşunlardan kaçma sahnesi ile Matrix de adını hep en iyi filmler listelerine yazdırıyor.
6 - Gladyatör (Gladiator - 2000)
Gladyatör (Gladiator - 2000) filmi ile yönetmen Ridley Scott bizi Roma’ya, gladyatörlerin arenalarda halkı eğlendirmek için kanını döktüğü, canını verdiği bir döneme götürüyor. Tabii bir yanda Roma’nın çılgın bir imparatoru, diğer yanda ise acılı bir eski general ve gladyatör. Bu film aynı zamanda oyuncu Russell Crowe’u ilk defa tanıdığım film olmuştu.
7 - Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs - 1991)
Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs - 1991) filmi için oyuncu Anthony Hopkins’in film boyunca sadece birkaç defa ağzını açmasına rağmen Oscar aldığı bir film nitelendirmesi yapılıyor. Bu hem oyunculuğun hem de filmin kalitesini göstermesi açısından kısa ve öz bir cümle. Yönetmen Jonathan Demme’ın bu filmi aynı zamanda doktor Hannibal Lecter karakter ve tiplemesini de öne çıkarmıştı. Gerilimi iliklerinize kadar yaşayacağınız filmlerdendir.
8 - Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği (The Lord of the Rings - The Fellowship of the Ring – 2001)
J. R. R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi kitabı fantastik edebiyat türünün en iyi eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Peter Jackson’un yönetmenliğini yaptığı film uyarlaması da fantastik edebiyat türüne olan ilgiyi daha da artırdı. Kitap gibi filmi de üçleme olarak hazırlandı. Yapımı, görselliği, müziği ve her yönüyle gerçekten de muhteşem bir yapım ortaya çıktı. Zaten bunun için de serinin üçüncü filmi 11 dalda birden Oscar alınca da “Oscar’ın Efendisi” denildi.
9 - Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind - 1939)
Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind - 1939) Amerikan iç savaşı arifesinde geçen bir aşk hikâyesini anlatıyor. Film Margaret Mitchell'un 1936 yılında yayımlana ve Pulitzer ödüllü aynı isimli eserinden uyarlanmıştır. Dram ve aşk deyince akla gelen klasikleşmiş filmlerdendir.
10 - Cesuryürek (Braveheart - 1995)
Listenin sonuna ise biraz da kendimin en çok sevdiği bir filmi koyuyorum. Cesuryürek (Braveheart - 1995) filminin yönetmenliğini Mel Gibson yaptı. Oyuncu kadrosunda Mel Gibson ile birlikte Sophie Marceau’yu görüyoruz. Filmi ilk izlediğimde en beğendiği kısmı savaş sahneleri olmuştu. Tekrar tekrar izledikçe ise verdiği özgürlük, aşk, arkadaşlık, vatanı sevmek gibi mesajlar da filmi daha çok sevmeme sebep olan diğer unsurlarıdır. Henüz bu filmi izlemediyseniz bir an önce izleyin.
Devam edecek…
Not: Bu liste tüm zamanların en iyi filmleri ile ilgili hazırladığım ilk yazı oldu ve zaman zaman devamını yapacağım. Sizin de sevdiğiniz ve tüm zamanların en iyi filmleri arasında mutlaka olmalı dediğiniz filmler varsa lütfen yorumda benimle paylaşın.
Çok güzel bir liste olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilBenim hiç başaramadığım şeylerden biri... Çünkü işin içine müzik ve sinema girince karar vermem imkansız oluyor.
Teşekkür ederim.
SilŞahane bir liste gelişecek gibi gözüküyor. Tüm filmleri bilmeme rağmen izlemediklerim var içinde. Oturup izlemek lazım...
YanıtlaSilEllerine sağlık
Teşekkürler ve iyi seyirler.
Silheey ben de blogumda yapıyom bunu bir süredir. şimdilik yirminci yüzyılı yapıyorum. önce 500 film seçtim. sonra 100 e indirdim. şimdi en iyi 25i seçcem. sonra 21. yüzyıl felan. bu aradaaaaa senin bak bu ilk ondaki filmlerden sadece baba var benim listede. diğer dokuzu ben ilk 100 filme bile almadım. genelde popüler listelerde var bu filmler. bu listede bak işte baba bence en iyi. bir de kuzuların sessizliği iyi diyebilirim. diğer sekiz filmi kötü buluyorum. ama çok seviliyolar o başkaaa :) yani sinema sanatı açısından kötü filmler. duygusal, popüler filan işte. ama baba başka. kuzuların sessizliği de sağlam film gerçekten. :)
YanıtlaSilİlginç yaklaşım. Sinema sanatı açısından da hepsi bol ödüllü ve bazıları da kült filmlerden. Mesela Pulp Ficion.
Silah pulp fiction. o dans sahnesini açar açar izlerim ve mutlu olurum. tarantino iyi bir yönetmen tabisideee. kötü filmler çeken iyi bir yönetmen amaaa. şöyle kii, şiddeti şiirselleştiriyor, yanlışı bu bence. seyri hoş tabii. amerikan sineması böyle zaten. ödüller alabilir kii. sinema izleyicileri kolay filmi sever yanii. amerikan sineması popüler evet, popüler sinema zaten oo. genelde hoş filmler izlemesi, teknolojiyi de iyi kullanıyorlar. elbette hepsi film. izliyoruz da. ancak, sinema aynı zamanda bir sanat kii. ve sinemanın bir dili var. bunu amerikan sineması bazı yönetmenler dışında bilmiyor. o nedenle sinema sanatı açısından iyi filmler pek çıkmıyor amerikadan. genelde avrupadan çıkıyor, biraz da diğer bazı ülke sinemalarından. sinema sinemadır tabii, film de filmdir amaa popüler sinema ile sanat sinemasını ayırırsak iş değişiyor. çok sevdiğimiz filmler iyi film olmayabiliyorlar :) eleştirel yönden bakınca iş değişiyor. hem iyi hem sevilen filmlere örnek mesela baba. ben de popüler sinemayı izliyorum keyifle :) sonuçta sinema deliyisiz yaniii :) ama bu filmler işte öylesine izle geç :) ama insana asıl iyi gelenler sanatsal olanlar. onlar yüceltiyor sinemayı o filmler. ama sonuçta yaşasın sinemaaa ve sevenleri :) popüler sinema ile sanat sineması paradoksu hiç bitmeyen bir konu :) genel izleyici popüler sever, sanatla biraz daha derin ilgilenenler sanat ağırlıklıyo seçiyor. bu kitapta da böyle zaten, edebiyatla popüler savaşı, müzikte de böyle. her zaman popüler kazanır. sanat filmleri zaten oynatılmıyor bile avm lerde, o nedenle izleyicisi az, edebiyat okurunun da az olduğu gibiii :) ama yaşasın sanat da popüler şeyler de, her zaman gitmez sanat, popülerler de işte ekmek arası gibii, dinlence gibii :)
SilI really love your blog. But you should write longer than this.
YanıtlaSilThanks, will try
Sil