Bazı filmler vardır ki içinde bulunduğumuz, haftalardır konuştuğumuz ve etkisinde olduğumuz şu corona virüs günlerinde daha iyi anlaşılır. Çünkü filmdekine benzer bir dönemden biz kendimiz de geçiyoruz. Virüs, salgın, karantina ve etkilenen hayatlar.
Başrolde Arnold Schwarzenegger’in olduğu Maggie (2015) filmi de, bir virüs salgınının genel bir durumundan ziyade, insan ilişkilerini, virüs bulaşan bireylerin olduğu aileleri ve en önemlisi de kızı salgına yakalanan bir babanın çektiği acılar anlatıyor.
Maggie (2015) - Film yorumu
Az önce de bahsettiğim gibi filmin başrollerinde Arnold Schwarzenegger var. Ancak bu film bir savaş ya da aksiyon filmi değil. Bir dram, korku ve bilim kurgu filmi.
Filmin konusundan kısaca bahsedelim. Dünyada bir salgın var. Bu salgın sadece insanları değil, bitkileri de etkiliyor. Çünkü filmin ilk sahnelerinde hükümetin çiftçilerden virüs bulaşmış, hastalıklı ürünlerini ve tarlalarını yakmalarını ister. Ana karakterlerden Wade’in (Arnold Schwarzenegger) de kendi tarlasını yaktığını görüyoruz.
Bu arada bu virüs insanları sadece hasta edip öldürmekle kalmıyor. İnsanlar aynı zamanda kana susamış, diğer insanlara saldıran, et yiyen zombilere de dönüşüyorlar. Wade de kendisinden uzaklarda olan kızı Maggie’nin (Abigail Breslin) ısırıldığını ve hastanede olduğunu öğrenir. Hastaneye gider ve onu eve getirir.
Daha fazlası: Corona virüs gibi salgınları önceden tahmin eden filmler
İlginçtir ki yetkililer ısırılmış ve hastalığı kapmış insanları evlerine bırakıyorlar. En azından son günlerini burada yaşayabilirler. Tabii sonuç kaçınılmaz. Belirli bir süre sonra o da değişecek ve zombiye dönüşecek. Ancak yine de polis zaman zaman gelip kontrol ediyor. Doktorlar da hastalığın ilerlemesini izliyor. Belirli bir aşamadan sonra hastalıklı insanlar karantinaya götürülüyor. Burada da öldürülüyorlar.
Kızı Maggie’i evine getiren Wade, ikinci eşinden olan küçük iki çocuğunu teyzelerine götürüp bırakır. Çünkü kaçınılmaz olan şeyin bir gün olacağını biliyor.
Baba kızının her gün daha fazla hastalığa yenik düştüğünü izler
Daha ilk günden Wade şunu biliyor. Kızının hastalığı her geçen gün ilerleyecek. Bir gün o da diğer hastalar gibi zombiye dönüşecek. Bu olduğunda ise yapılabilecek tek bir şey var. Onu öldürmek. Peki, bunu yapabilecek mi? Zombiye dönüşen kızını ya da zombiye dönüşmeden bu acılarına son verebilecek mi? Her geçen gün bu düşünce ile yaşamak zorunda.
Daha kızı zombiye dönüşmeden komşusunun küçük kızı ile birlikte zombiye dönüşmüş olarak kendi arsasında bulur. Tabii yapılacak tek şey var. Onlar saldırıp onu ısırmadan, onu da hasta etmeden onları “durdurmalı”. Yapmasını gerekeni yapar ve sonra da polise haber verir. Kimse onu suçlamaz. Ancak o kendi kendini suçlar. Çünkü bir gün aynısını kızına yapmak zorunda olacak.
Film önerisi: Bir zombi komedisi: Zombieland: Double Tap (2019)
Kızı Maggie ise bu arada hala arkadaşları ile görüşüyor. Birlikte vakit geçiriyorlar. Ancak hastalığı ilerleyince Wade için de karar verme anı yaklaşıyor. Ya kendi elleri ile kızının yaşamına son verecek, ya da onu karantina bölgesine götürecekler ve orada bir iğne yaparak uyutacaklar.
Çoğu zombi ya da salgın filminde genel bir panorama çizilir. Salgının şehri, ülkeyi, toplumu ve çoğunluğu nasıl etkilediğini gösteriyor. Bu film ise makro alemden, mikro düzeye inerek olayları ele alıyor. Salgının bir babaya, kızına bir aileye neler yaşattığına odaklanıyor. Bu insanların acıları, düşünceleri ve davranışlarına ışık tutuyor.
Yönetmen: Henry Hobson
Oyuncular:
Arnold Schwarzenegger
Abigail Breslin
Joely Richardson
Tür: Korku, Bilim Kurgu, Dram
Yapım: ABD, İsviçre - 2015
Puan: 8
Dünyayı ve insan ırkını tamamen değiştiren bir salgını anlatan kitap önerisi: Richard Matheson - Ben, Efsane!
Bu filmi duymamıştım daha önce. Aklıma Cüneyt Arkın'ın bir filmi geldi. Onda da Cüneyt Arkın'ın oğlu kuduz oluyordu ve oğlunu elleriyle öldürmek zorunda kalıyordu. Çocuk aklımla izleyip çok etkienmiştim.
YanıtlaSilİlginç benzerlik. İyi seyirler.
Sil