Christopher Nolan'ın Oppenheimer'ı, sadece bir biyografik film değil, aynı zamanda günümüz dünyasına sert bir uyarı. Hiroşima ve Nagazaki'den bu yana nükleer silahlar kullanılmamış olsa da, bu tehdit hâlâ geçerli. Film, kitle imha silahlarının nasıl geliştirildiğini gösterirken, insanlığın bu güç karşısındaki ikilemini ustalıkla yansıtıyor. IMDb'de 8.6, Rotten Tomatoes'ta 93% skoruyla büyük beğeni toplayan film, 7 Oscar dahil sayısız ödül kazandı.
Oppenheimer (2023) - Film Ne Anlatıyor?
Oppenheimer, 20. yüzyılın en tartışmalı bilim insanlarından J. Robert Oppenheimer'ın (Cillian Murphy) hayatını konu alıyor. Film üç ana dönemi işliyor:
- Gençlik ve Eğitim Yılları: Avrupa'da kuantum fiziği çalışmaları. Oppenheimer (Cillian Murphy), kuantum fiziğine olan tutkusuyla Avrupa'da eğitim alır.
- Manhattan Projesi: Los Alamos'ta atom bombasının geliştirilme süreci. II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'ndan önce atom bombasını yapmak için Los Alamos'ta bir ekip kurar. Bomba Hiroşima ve Nagazaki'ye atıldıktan sonra yaşadığı pişmanlık, "Artık ben ölümüm, dünyaların yok edicisiyim" sözleriyle özetlenir.
- 1954 Soruşturması: Komünist bağlantıları nedeniyle itibarının karartılması. Soğuk Savaş döneminde komünist sempatizanı olduğu gerekçesiyle itibarsızlaştırılması, ABD'nin "nankörlüğünü" gözler önüne serer.
Filmde En Çarpıcı Bulduğum Temalar:
1. Bilim ve Ahlak İkilemi
Oppenheimer, nükleer fisyonun keşfini bir "bilimsel zafer" olarak görürken, sonunda bunun bir "kıyamet silahına" dönüşeceğini fark ediyor. Özellikle Trinity Testi sahnesindeki "Artık ben Ölüm'üm, dünyaların yok edicisiyim" sözü, bu iç hesaplaşmayı mükemmel yansıtıyor.
2. "Başarının Cezası"
Film, ABD'nin Oppenheimer'a nasıl nankörlük ettiğini gösteriyor: Savaş kahramanıyken, siyasi paranoyanın kurbanı oluyor. Bu, "Hiçbir başarı cezasız kalmaz" sözünü hatırlatıyor.
3. Atom Bombası Gerçekten Gerekli miydi?
Bilim insanları arasındaki tartışmalar çok net:
"Almanlar yaparsa biz de yapmalıyız" argümanı, Nazilerin yenilmesiyle geçerliliğini yitiriyor.
Japonya'ya gösteri amaçlı atılması fikri reddediliyor. Film, bu kararın 250.000+ masumun ölümüne yol açtığını vurguluyor.
4. Savaşlar Asla Bitmez
Oppenheimer, bombayı icat ederek "savaşları sonlandıracağını" romantize ediyor. Ancak film, 1945'ten beri süren sayısız çatışmayla bu düşüncenin naifliğini gözler önüne seriyor.
5. McCarthyizm ve "Cadı Avı"
1950'lerde ABD'de komünist avına dönüşen soruşturmalar, Oppenheimer'ın itibarını yerle bir ediyor. Bu sahneler, güç zehirlenmesinin ve siyasi korkunun tehlikelerini anlatıyor.
En Çarpıcı Sahne: Trinity Testi
Patlamadan önceki gerilim, sessizlik ve ardından gelen ateş topu, Nolan'ın imzası olan IMAX ses tasarımıyla izleyiciyi yerine mıhlıyor. Oppenheimer'ın o anki "Başardık" deyişiyle "Artık lanetliyiz" ifadesi arasındaki ikilem, filmin kalbini oluşturuyor.
Eleştirilerim: Zaman Atlamaları Kafa Karıştırıyor
Film, renkli ve siyah-beyaz sahnelerle iki zaman dilimini ayırsa da, özellikle 1954 soruşturması ile 1940'lar arasındaki geçişler bazen kopukluk yaratıyor. "Şu an hangi yıldayız?" diye düşündüren anlar oluyor. Nolan, belki de yıl yazısı ekleyerek izleyiciye kolaylık sağlayabilirdi.
Film, 3 zaman dilimi arasında gidip geliyor:
- 1940'lar (Bomba yapımı),
- 1954 (Güvenlik soruşturması),
- 1959 (Lewis Strauss'un kabine onayı).
Ancak bu geçişlerde "Şimdi hangi yıldayız?" sorusu sık sık akla geliyor. Küçük tarih notları olsaydı daha net olurdu.
Filmden Akılda Kalanlar
- "Başarı cezasız kalmaz": Oppenheimer, ABD'ye bombayı verdi ama komünist avında "hain" ilan edildi.
- "Bilim ve ahlak": Bomba, Nazilere karşı "gereklilik"ti ama Japonya'ya atılması "etik miydi"?
- "Korkunun gücü": ABD, bombayı "sadece gösteri" için kullanabilirdi ama gerçek yıkımı dünyaya göstermeyi seçti.
Sonuç: 8.5/10 – Tekrar İzlenmeli
Oppenheimer, sadece tarihi bir drama değil; gücün sorumluluğu, bilimin etiği ve siyasetin karanlık yüzü üzerine bir başyapıt. İkinci kez izlemek şart, çünkü her seferinde yeni detaylar fark ediliyor. Oppenheimer, sadece geçmişi anlatmıyor; bugünün nükleer tehditlerine de ayna tutuyor. Eğer:
- Tarihe ilginiz varsa,
- Siyaset-bilim çatışması sizi heyecanlandırıyorsa,
- Nolan'ın sinematik dokunuşlarına hayransanız,
Bu film sizi derinden etkileyecek.
Sizce atom bombası Japonya'ya atılmalı mıydı? Oppenheimer bir kahraman mı, yoksa "modern Prometheus" mu? Yorumlarda tartışalım!
Not: Film İzleme Günlüğü serisi sizin önerilerinizle büyüyor! Sıradaki filmi seçme hakkı sizde – yorumlara yazın!
Önceki yazı: Film İzleme Günlüğü #4: Dune – Denis Villeneuve'den Epik Bir Bilimkurgu Şaheseri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder